Her yörenin kısıtlılıkları, ferahlıkları, dertleri, mutlulukları farklı farklıdır. Bu farklılıklar kökeni namalum ‘coğrafya kaderdir’ sözünü doğrular bir yandan, bir yandan da bu coğrafya üzerine bir kültür yani bir tarih inşa eder. İnsan başına gelenlere ve baş başa kaldıklarına bir tepki verir, bu tepki siyaset olur işte, gelenek olur, sanat olur hatta din olur…
Burada anmak istediğim Erzurum'un başına gelenlerden bir kısmı o klasik hemşeri diskurunda da kendine yer bulmuş hatta biraz ulusal şöhret de kazanmıştır: Gar, Gış, Gıyamet 😉 Ancak görünen o ki Erzurum başına gelenlere yaratıcı, onları başından ayaklarının altına indirici, onları şehrin kültürünü yükseltmek için kullanıcı bir tepki verememiş aksine onların altında ezilmiştir. Ezilmemiş olsaydı daha yeni yeni konuşulmaya görüşülmeye başlanan Ejder3200 gibi pr çalışmaları, kış sporları tesisleşmeleri ve 'Buz Müzesi’ başlıklı çalışmaları çoook daha önceden görmek mümkün olurdu.
Şimdi bir buz heykelleri atölyesi, müzesi gezebiliyoruz Erzurum'da ama biraz “ba'de harabul Erzurum” durumumu var nedir? Rivayete göre Alvarlı Muhammed Lütfi'ye Erzurum'un kar sıkıntılarından ne zaman kurtulacağı sorulunca 'kar kıymete binice’ cevabını verir. Arif öngörüsüdür, yerini bulması şaşırtmaz da, asıl odağı kaçırmayalım gözden: kar altın olup yağacak denmiyor, kar kıymete binecek deniyor. Yani onu değerlendirecek insanlar ve emekleri faaliyetteyken… Bu da bu zamana kadar Erzurum'luların 'kar nimeti'nden faydalanamadıklarını gösterir.
Peki şimdi faydalanılıyor mu sizce? (Atabuz Museum)
https://www.instagram.com/p/Cn2DIYCoZFM/?igshid=NGJjMDIxMWI=